Ama uzun güncelimi sizinle paylaşmadan önce şunu bildirmek isterim. Gezdiğim yerleri, ilginç olayları ve maceralarımı sizinle paylaşmamın esas sebebi, eğer ben bu yazıyı güncel için yazmazsam daha sonra hiç yazmam. Şimdi yazmak zorunda olduğum için buna vakit ayırabiliyorum. Öbür türlü daha sonra, daha sonra diye diye zaten her şeyi unutuyorum. Bu sebepten ötürü bu yazıyı okumak zorunda değilsiniz arkadaşlar. Sizi azad ediyorum ve güncel yazımı önden yazıyorum.
Öncelikle Watashi ga mangasıyla bugün sevgili Penguş'umun ilk bölümünü yayınlıyoruz! Tebrikler! Aramıza tekrar hoş geldin Penguş çekirge! Saparrow hocalığında büyük ilerlemeler var çekirgemde. ;) İkinci olarak, emeği geçen tüm cadılarıma: Saparrow, Ancaks ve Penguş'uma çooook teşekkür eder, ellerinizden gözlerinizden öperim. :)
İşte bu haftaki yeni bölümlerimiz. Vuhuuu! Çok güzel bölümlerimiz var! Hemen hüpletin!
Yamato Nadeshiko Shichi Henge- 133.Bölüm
Hero Waltz - 7.Bölüm
Yamada-kun to 7'nin no Majo- 145-146.Bölüm
Watashi ga Motete Dousunda- 7.Bölüm
Dear Only You Don't Know!- 20.Bölüm
Afiyetler Olsun!
--------------------------------------------------------------------------
Şimdi gidebilirsiniz gençler, ben hatıramı yazayım. :D
Her şeyden önce bu gezide bana destek olduğu, eğlendirdiği ve çok güzel hatıralar bıraktığı için teşekkür etmek istediğim biri var. O da Özçekim Çubuğum! O olmasa bu kadar güzel resimler çekemezdim. Hepimizin bir arada bulunduğu bu kadar kare olmazdı. Sen var ol sevgili çubuğum! xD (Size teşekkür ettiğimi zannettiniz di’mi Küptrik!)
Hikayemizi anlatmaya başlayalım…
Küptrik adında tatlı mı tatlı bir kız, günün birinde kuzeni Nurdish’in yanına gelir ve der ki:
-“Nurdish, benim üniversiteden bir arkadaşım var Kayseri’li, adı Servo. Onunla konuştuk ve ablam Berry ile birlikte Kapadokya’ya gidelim diyoruz. Sen de ge---” demeye kalmadan Nurdish atlar ve:
-“GELİRİM TABİİ!” şeklinde lafı kızın ağzına tıkar.
Ardından diğer kuzen Beyzobi de onlara katılır, gün belirlenir, uçak biletleri alınır, araç+kalacak yer ayarlanır. Her şey hazır vaziyettedir. Gün gelir çatar ve Cumartesi sabahın köründe hava alanına gidilir. Kayseri'ye iniş yaptıktan sonra Servo, ayarlanan araçla birlikte gelir onları alıp doğru Kapadokya’nın yolu tutulur. 5 genç kızın (küçülde cebime gir misali :D) eğlenceli macerası burada başlar.
Kayseri’den Servo’yla birlikte tanışma, sohbet muhabbet güzel bir yolculuk esnasında “Kahvaltıyı nerede yapacağız?!” krizini internet ve puanlama sayesinde aşarak Avanos-Salkım Tepesi’nde harika bir kahvaltı yaptık. Mekanı size tavsiye ederim arkadaşlar. Hem kahvaltı hem de manzara şahaneydi. Gerçi şoförümüz ısrarla bizi oraya yakın diğer mekana götürmek istedi ama Berry “Ben yüksek puan almayan yerde kahvaltı etmem!” dediği için buraya gittik ki, gerçekten çok doğru bir karardı. ;) Aslında çok hoş nazar boncuklu ağaç vardı ama Servo o ağaca tepkili olduğundan birlikte resim çekilmedik. :D
Sonrasında Paşabağı Vadisine geçtik. Bembeyaz taşlar, pudra şekeri kıvamında kumlar, kocaman bacalar ve biz periler, ziyaretimizle bu vadiyi şenlendirdik. :D Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik… Mümkün olduğunca her bir deliğe girip, her yere tırmandık. Bu grupla ilk turistik gezim oluyor. Yani benim ne kadar tırmanmayı sevdiğimi bilmiyorlardı. Bir bakıyorlar o düzlükteyim, bir bakıyorlar şu tepedeyim. :D Hepberaber iyi keçilik yaptık, üç maymunu bile oynadık.
Burada uzun süre keyif ettikten sonra tekrar yola vurduk, yemek molası, çömlek yapımının ardından Develi Vadi ve Üç Güzelleri ziyaret ettikten sonra Uçhisar’daki şirin butik otelimize ulaştık. Saat oldu akşam 5… Kızlar perişan… Sabahın köründe yola çıktığımız için yorgunluk o biçim. Ama bu beni durdurur mu? Tutturdum etrafı keşfedelim diye. Ama yüz bulamadım, o ayrı. Otelin şirin avlusunda etrafa bakıyorum ki tırmanabileceğim bir yer, çıkıntı var mı diye. Ama yoktu… Kızlarla avluda takıldık, dinlendik, sohbet, muhabbet, abur cubur falan güzel vakit geçirdik. Birkaç saat sonra keşif devriyesi olarak 5 kız vurduk yola. Patikalardan tırmanıyoruz. Hop oraya, hop buraya… Bir elimde özçekim çubuğum, yanımda kızlar yine çeşit çeşit resimler. Bu arada biz ailecek biraz çatlakızdır. Abuk subuk surat ifadeleriyle poz vermeye bayılırız. Garibim Servo ilk biraz bocaladı ama o da çabuk adapte oldu bize. :D 

Baştan buraya kadar geçen süre tam 1 gün. Bunun 6 günü daha var. Şaka şaka. 1 gece kaldık zaten. Bu arada resimleri gerçek boyutlarıyla eklemedim blogu zorlamasın diye.
Ertesi sabah gün doğarken balonda olacaktık... güya... Bize balonu ayarlayan arkadaş gün doğumu olarak ayarlamış ama maalesef festival zamanı olduğundan kalabalık sebebiyle ya da bizi adamdan saymadılar, bilemiyorum, ikinci balona kaldık. Biraz hayal kırıklığına uğradık, gün doğumu görmek şahane olabilirdi ama nasip değilmiş. Çok güzeldi balon. Hayatta 1 kez binmek gerek bence. Çok da güvenli. Havada süzüldük, atlama fantezileri, balon düşürme ya da düşme fantezileri eşliğinde balon turumuzu da sağ salim tamamladık. İndikten sonra şampanya bile patlattık yani. Adam ısrarla alkolsüz dedi ama koku falan aynı, tadına bile bakmadım. Balon turundan sonra gittik otele, biraz daha uyuduk. Güzel bir kahvaltının ardından eşyalarımızı aldık, yine düştük yollara.
Bu arada bahsetmedim size şoförümüzden. Kendisi bizle lütfen, hatır uğruna ilgilendi. Aslında onun anlaştığı saatler sabahtan 5'e kadarmış ama bize onu ayarlayan kişi sabahtan uçağa kadar sizinle olacak demişti. Ama beyimiz öyle değil diyor. Artık kim doğru söylüyor bilemiyorum. Neyse... Uzun bi yolculuğun sonunda Ihlara Vadisine gittik. Harika bir vadi, ormanlık, dere yatağı, bir çok kilise kalıntıları... Aslında burası tam günlük bir yerdi ama bizimkisi biraz hızlandırılmış tur oldu. Kiliselere gittik, etraftaki turlara yamanmaya çalıştık ama olmadı pek. Bir yerlerden bir şeyler kaptık o kadar. Mesela Sümbüllü kiliseydi sanırım, içinde 14 yaşındaki bir kızın mezarı bulunmuş. Ama hikayenin gerisi yok. :D Size tavsiyem bir rehber eşliğinde böyle tarihi yerlere gidin. İcabında yerli bir çocuk bile ayarlasanız size bir şeyler anlatabilir. Ya da dersinize iyi çalışın ki gezinize anlam katsın. Dere yanında patikalardan yürüyerek Ihlara'nın sonuna geldik. Aracımıza atlayıp tekrar koyulduk yola.

Mağaradan çıktıktan sonra da Kayseri'ye doğru tekrar yola vurduk. Eh, Kayseri'ye gidilir de ne yapmadan olmaz? Pastırma almamak ve mantı yememek olmaz. Onları da hallettik, mantımızı da afiyetle yedik ve havaalanında sevgili Servo'ya veda ederek bu macerayı da sonlandırdık. Ertesi gün de işe pestil olarak gittik zaten. :D Bu keyifli, eğlenceli 2 günlük kaçamak için Küptrik, Servo, Berry ve Beyzobi'ye çok teşekkür ederim! Sizi seviyorum kuzenlerim! (Servo da gezinin sonunda kuzenimiz oldu. xD) Nice böyle eğlenceli gezilere inşallah. :)