Archive for Aralık 2013

Neobinin Güncesi: Minareden Atlarım Yeni Yılınızı Kutlarım

By : Neobi
O başlıkta ne öyle be diye geçirmeyin içinizden. Sevdiğim bir arkadaşımın ünlü sözü işte böyle aklıma kazınmış. Tam yeri de gelmişken kullanayım dedim. Ayrıca her güncel her güncel başlık bulmakta ne zorluklar çekiyorum bir bilseniz TT Neysemmm...
Şu üstteki sayacı çok erken koydum farkındayım ama yeni yıla da burada girmeyeceğimm için erkenden erkenden bakın işte :D 
Hadi biraz yeni yıl zırvası hakkında iki kelam edelim. Sonradan güncele geçeriz. Bugün işten eve dönerken gözüme çarpan manzaradan bahsedeceğim. Her yer süslenmiş püslenmiş. Her yerden bir ışıldak fırlıyor. Alış veriş mağazaları ağzına kadar dolu. Yollar insan kaynıyor bla bla. Nedir bu heyecan hiç anlamıyorum arkadaş. Yaşlanıyonuz lem neyine bu kadar sevindirik oluyorsunuz XD Gece yatıpta ertesi gün kalktığında yeni yılın geldiğini nasıl anlıyorsunuz peki? Şahsen bana bir şey fark etmiyor. Aynı günlerin silsilesi değil mi XD
Hem nedir bu eski yıla tü kaka muameleleri. Ayıp lem.. Bir sene boyunca onla birlikte olup son bi kaç gün kala defol git lem hiç te sevmedim seni aslında muhabbetleri ne kaa kötü. Çok üzülüyorum giden yıllara çook :P Gelen gideni aratır lafını hiç mi duymadınız yoksamm :D Neyse yine de aramayın siz...
Valla günceli bugüne kadar sarkıttım ama şimdi konuşasım yok iyi mi.
O zaman bi kaç bilgilendirmeyle süsleyelim buraları:
Varan 1) Sekai ichi hatsukoi serimizde nihayet güncele gelmiş bulunuyoruz. Bir gün bu cümleleri yazacağım hiç aklıma gelmezdi vay be. Halaylar zılgıtlar eşliğinde durumu kutlayasım var haha. Ehh güncele geldiğimize göre hemen hemen 3 ayda bir çıkan seriyi bekleyin bakalım bebeklerim XD
Varan 2) Omooo ( korece aman allahım şaşırma efekti ) Bu güncelde Dengeki Daisy'de kendine yer bulmuş =) Çok doki doki bir bölüm kalp haplarınızla okumanız tavsiye edilir. Ah bir de düzgün bir scan bulabilseydik ne kaa hoş olurdu.
Varan 3) Arum sana yapamazsın bende bu yarışı kazanırım dememişmiydim yafrum? Evet demiştim. Eh kazandığıma göre sözümü tutup seni burda ifşa edebilirim :P
Varan 4) Skip beat TT Yok üzülmeyin güncel de var da... 164. bölümü cidden beni bu zaman kadar bu denli zorlayan ilk edit oldu. O kanjiler ne öyle lammm. Öküz gözü gibi kondurmuş her sayfaya. Böyle söve söve tüm kanjileri kapattım. O sebeple öyle şıpadanak okumayın olar mı. Böyle yabaş yabaş seve seve ahh canımm ne güsel diye diye okuyun olur mu XD
Varan 5) Yeni yıl hediyesiz olmaz değil mi? Ehh size totalde bi sürü hediyemiz var. Birincisi yeni mini mini piti piti bir serimiz var. Ros'u sahalara döndüren bu seride mahlas da kolları sıvadı. Baskılarıma dayanamayıp çeviren ros'a ( baskı demişken o kızın üstünde baskı kurun billa bak yoksa ohooo asghfasghf ) seve seve editine alan  mahlasa ve bu seri için durmadan çene çalan ban'a da tişikkirler :P Tanıdığınız, bildiğiniz uzun zamandır yeni bölümü gelmeyen bir seri. Bilerek tanıtımını açmadım zira açsam sürpriz olmazdı. Güncel listesinde en altta göreceksiniz adını ( adına t ıkladığınız vakit indirebilirsiniz o serinin 21. bölümünü )  şimdiden hayırlı olsun hepimize =)
Varan 6) Diğer hediyemiz isee dopdolu 33 bölümlük bir güncel. Yavaş yavaş okuyun öyle bir anda sömürmeyin veeee TEŞEKKÜRÜ HAK EDENE VERİN emi.

Son olarak herkeslere böyle çikilatalı, kaymaklı, ballı bademli krokanlı, varyemez amcanın kasası gibi geniş ve dolu kasalı, manga ormanında ki gibi yakışıklılarla çevrili, doktorları kıskandıracak derecede sağlıklı, bir soba başında oturup kestane pişirdiğiniz aile huzuru gibi huzurla dolu bir yıl dilerim. Ne istiyorsanız, gönlünüzden ne geçiyorsa kabul olur umarım... İyi yılllar minna ^^
Güncel Listesi
Black Bird 20 – 21

Bokura Ga İta 27 – 28

Dengeki Daisy 63

Kaichou Wa Maid Sama 58 – 59

Kimi Ga Suki 4

Kimi Ni Todoke 57 – 58

Kyou No Kira Kun 3

L-DK 30 – 31

Love İn The Mask 56 – 57 – 58 – 59

Love Stage 10 – 10,5 – 10,6

Nana 4

Orange Marmalade 39 – 40 – 41

Sekai İchi Hatsukoi 22 – 22,5

Skip Beat 163 – 164

Taiyou no Ie  10

Yankee-kun to Megane-chan 71 – 72

Youko x Boku SS 3



Mabushi Majo Ailesi Keyifli Okumalar Ve İyi Yıllar Diler.

Neobinin Güncesi: Bir Cadı Masalı

By : Neobi
Bir varmış, bir yokmuş... Bundan uzun uzun yıllar öncesinde, bir grup cadı yaşarmış manga ormanının derinliklerinde. Bu öylesine bir ormanmış ki, ağaçların dallarında manga sayfaları yetişir, her bir köşeden bir karakter fırlarmış insanın karşısına. İnsan dediğime bakmayın ama. Bu öyle sihirli bir ormanmış ki pek fazla ziyaretçisi olmasa da içerisine giren herkesi büyüler kendi bünyesine hapsedermiş. Kendi imkanları dahilinde bir grup cadı bakar, korur kollarmış bu ormanı. Her bir santimine emek verirlermiş. Gündüzleri fellik fellik gezer gece oldu mu da kendilerini ormanlarının derinliklerine gömüp binbir çeşit manga büyüsü yaparlarmış. Mürdüm renkli gökyüzüne birlikte bakar, güneşin doğuşunu birlikte izlerlermiş. Cadı dediysem aklınıza öyle yitik, burnunda kocaman beni olan cadılar gelmesin efenim. Zira bu cadılar dünyalar güzeliymiş.
Ehh bu kadar hatunu bir arada tutmak tahmininiz üzerine zor iştir. O sebeple tüm bu cadıları koruyup, gözeten bir de ele başları Neobik cadısı varmış. Cadılar içerisinde en korkunç olanı ( nedenini bende bilmiyorum sayın okuyucu, halbuki şeker gibi bir hatundur :P ) 
Bu Neobik hatun dediğim gibi ormanın bütünlüğünden sorumlu olduğu gibi manga ağaçlarının bir kısmından da sorumluymuş. Ormanı canlı tutmak için sürekli büyü yapması gerekirmiş. Peki tek başına mı? Tabii ki değil bir sürü cadı arkadaşı varmış çünkü Neobik'in aksine tatlılıkta tavan yapmış bir şekilde.
Günlerden bir gün bu cadıların manga ormanına bir yabancı adım atmış. Şatonun gözlem kulesinde oturan Homo titreşen büyülü kavanoza dikkatlice yaklaşıp ormanlarına izinsiz giriş yapan yabancıyı yakalamış hemen. " Öfff yine mi yaa, bir huzur yok arkadaş. Bırakmadılar ki çevirimi yapayım. Sonra uyuşuk cadı diye adımı çıkarıyorlar birde " diye söylene söylene tutmuş bahçenin yolunu. Kırmızı pelerinini savura savura ormanın derinliklerinde ilerlerken gecenin sessizliği mi desem, bir yabancının ormana sızmış olmasının verdiği huzursuzluk mu desem, yoksa kaytarmak için uydurduğu bir bahane mi desem, bilemediğim bir sebepten ötürü yarı yolda vazgeçerek çalmış Neobikin kapısını:
" Hişt hatun kalk kalk kırmızı alarm " diyerek derin uykudaki Neobiyi uyandırmış. Size Neobinin uyandırıldığı zaman çok asabi olduğunu söylemiş miydim? Ah anlatmadıysam gerek yok geçelim bu faslı :P
" Ne var yaa, ne var? bi uyut be güzelim " diye söylene söylene huzursuzca yatakta kıpraşmış neobi.
" Kızım kalksana be ormana biri gizlice giriş yaptı "
" Eeee yani  ne yapayım? Git nurdishe söyle
" Nurdish şuan kyokonun cinlerini bir araya toplamakla meşgul biliyorsun.
" Nevaleyi kaldır
" Çok üşeniyormuş kalkmak için "
" Ros nerede ? Onu kaldır o zaman "
" Ros orman için yeni bir tasarım geliştirmek amacıyla didiniyor. 2 gündür uyumadı hiç kız. Büyüsü çöktü valla. "
" Hııı tabi tabi kesin öyledir. Neyse peki pow ner-.." diyecekken kafasını odasının içerisinde gezdirip pow'un yatağında olmadığını fark etmiş. " Nerede bu kız günlerdir yok piyasada. Alıcısı da kapalı ya " diye düşüne düşüne kalkmış yataktan, geçirmiş üstüne siyah pelerinini ve homoyu da yanına alarak ağır aksak adımlarla ormanı kontrol etmek için çıkmış odasından. Merdivenlerden inerken elinde bir bardak büyüsüyle uyku mahmuru sınav hazırlıkları yapan aruma rastlamışlar. 
" Ah kızlar sizi de mi uyku tutmadı? Size de bir bardak büyü hazırlayayım mı ?" diyerek kocaman gülümsemiş arum. Homo da aynı şekilde gülümseyerek " ahh ne güzel olur. Şuan bir orman meyveli büyüye hayır demem doğrusu " diye mutfağın yolunu tutsa da, Neobi pelerininden yakaladığı gibi katmış önüne yeniden homo'yu. 
İlerlerken Arum fısıldamış homonun kulağına çabucak " neyi var yine bu hatunun?" Bir yandan Neobi tarafından sürüklenirken bir yandan da arum'a cevap vermek için cebelleşen homo: " Hiç sorma şekerim ters tarafından kalktı yine " diyerek neobinin elinden telaşlı hareketlerle kurtarmış pelerininin yakasını. 
" Kızım çok aksisin ya, bak erken yaşlanacaksın bu sinirin yüzünden demedi deme
Neobinin " Homo şuan saat sabahın körü ve kim olduğunu bilmediğimiz bir yabancı ormanımızda fink atıyor, Pow kayıp, nurdish cinler aleminde, nevale desen ki hiç deme yani. Nasıl mutlu olayım nasıl... " cümlesini bitirmesine fırsat bırakmayan homo hemencecik süpürgesini çıkarıp cebinden ( cepten süpürge çıkar mı demeyin. Manga ormanına inandınız da cepten süpürge mi rahatsız etti yane :P ) kendilerini gece göğüne bırakmışlar. Size manga ormanının gökyüzünün ne kadar eşsiz olduğunu söylemiş miydim? Hayır mı? O zaman söylemeyeceğim zira kıskanıp ormanımıza nazar değdirebilirsiniz. Gecenin şafağında uçmuşlarda, uçmuşlar... Tam manga uçurumuna geldikleri sırada homo birden çığlık atımış: " AHHHH. Neo, Neo işte orada kaçak "

" Hişştt sessiz ol. Ürküteceksin avımızı " diyerek yine klasik bir azar seansını bitiren neobi süpürgenin bagajından ( yok artık diyorsunuz değil mi? Cepten süpürge çıkıyorsa pek ala o süpürgenin bagajı da olabilir yani. Teknolojik bir orman bizimkisi hayrette bişi ) gece karası asasını çıkarıp tam büyülü sözleri söyleyip kaçak yolcuyu yok edecekken homo araya girip " dur bi. Baksana kıpırdamıyor. Belkide evinden kaçmış biridir. Hemen insanları büyüleme huyunu bırak ya " diyip kalayı basmış Neobiye. Somurta somurta asasını indiren Neobi Homoya bir çimdik atmayı da ihmal etmemiş tabii ki. " Neobi, kızın kırmızı başlığı var gördün mü. Gördün mü? Belki de kurt büyük annesini yemiştir he ne dersin? " diye halay aleminin kapısını aralayan homoya bir çimdik daha indiren neobi süpürgenin direksiyonunu manga uçurumuna doğru kırmış. 
Kızların kıkırdaşmalarını duyan kırmızı başlıklı kız birden yerinden sıçrayarak ani ve sakar hareketlerle kıpırdanırken uçurumdan aşağı düşmüş. Neyse ki homonun süpersonic hızlı süpürgesi son anda yetişmiş de kızı manga okyanusuna düşmekten kurtarmış bizim cadılar. 
Fakat bu kurtuluş kırmızı başlıklı kız için gerçekten bir kurtuluş olmuş mu sayın okuyucu? İşte orasına hikayenin sonunda karar verirsiniz. Biz devam edelim.
Kızı manga sorgulama odasına  ( evet evet buda var ne olmuş -_- ) atıp arkadan kapıyı büyülemişler ve sorgu seansı da böylece başlamış.
Homo: " Sen pişt kırmızı başlıklı hatun ne arıyordun bizim ormanımızda bu saatte?" ses yok...
" Kapşonunu aç yüzünü göster bari, çatladık burada " ses yok... 
" Öldün mü bari onu de...  " ses yok... Ne yaptıysa bu homo, hatunu konuşturamamış bi türlü. Odanın bir köşesinde bacak bacak üstüne atmış bir elinde asası diğeriyle kedisini okyaşan Neobi artık iyice sıkılınca yavaş adımlarla kalkmış yerinden. Homoya çekilmesini işaret edip kızın etrafında bir tur dönüp şu büyülü sözleri söylemiş: 
Absorbe Protegus, Bualero Porta Cistem Aperio Epoximise Fera Verto Harmonia Nectere Passus " Büyülü sözler odanın içinde yankılandığı saniye kırmızı başlıklı kız yavaşça kafasını kaldırmış, kapşonunu indirmiş ve o katran karası gözlerini Neobinin Zümrüt yeşili gözlerine kilitlemiş. O dakikadan itibaren Neobiye resmen aşık olan ( aşık yani mübağla. Bakınız abartma sanatı :P )  bu kırmızı başlıklı kız evini yurdunu terk etmiş ve manga şatosuna taşınmış. O günden itibaren Neobinin sadık bir arkadaşı olmuş. Şimdi bu gün o kırmızı başlıklı kızın doğum günü. O sebeple manga şatosunun büyük küçük tüm cadıları bir araya toplanıp sana iyi bir yaş, zengin bir koca, vefalı eflatlarr ve bol bol manga diliyorlar. 
Ahh bir şeyi unuttum galiba. Peki kim bu kırmızı başlıklı kız? O başlıklı kızın adı.... Dırım dırım, dırım dırım. Söylim mi :P 
Bizim şatomuzun kırmızı başlıklı kızı Eva Chan. Tekrardan mutlu yıllar diliyorum =) 
Ehh saat gece yarısı 3'e gelirken yarın sabahın köründe nasıl kalkacağını kara kara düşünen Neobik yatağına doğru gidedursun, siz partinin tadını çıkarın anacım =) 

Nurdish Güncükü

By : Nurdish


Ne mi oluyor bana? Neden mi hayat güzelmiş? Şöyleki gençler;
Oy benum başuma gelenler!!! Hemen baştan anlatayım size. Dün işe gitmek için bir arkadaşımı ayarladım. Aslında arkadaş arabayla işe geçmeyecekti ama benim de geleceğimi duyunca gidelim tabii, ne olacak diyerekten anlaştık. Sabah arkadaşıyla geldiler ve beni aldılar.
Yola koyulduk.Yollar da geceden çiğ düşmüş, buzlanmış biraz. Buraya kadar iyi güzel gidiyoruz, ta kiiii.... Yokuşu indikten sonra keskin bir viraj var. Yol da boş ve genişçe bir yol. Biz o viraja hızla girdik, araba önce sola savruldu, sonra arkadaş direksiyonu sağa çevirdi, derin hendeğe dalıp hooop uçtuk yukarıdaki topraklık kısma. Ben arka koltukta oturuyordum. Baktım bu araba çakılacak, hemen koltuğu ortaladım ve ön koltuklara tutundum. Bir an kafam tavana değdi ve hop oturdum. Uçtuk yani bildiğin. Ama elhamdülillah dört ayak üstüne düştük. Öndeki arkadaşlar dönüp bana iyi misin, var mı bir şeyin diye soruyor. Ben iyiyim tabi. Bir de böyle durumlarda soğuk kanlı olmak lazım. Kullanan arkadaş zaten müşkül durumda, bir de benimle mi uğraşsın. Gerçekten arkadaşa çok üzüldüm. Arabanın tamponu komple koptu, çıktığı yerden yola indirirken yağ deposu patladı. Arkadaşla konuştum, önemli bir şey olmamış çok şükür.

Gerçekten sevindim onun için. Korkmak korkmadım elhamdülillah. Ama düşününce, araba savrulduğunda başka bir arabaya çarpa bilirdik, araba takla atabilirdi, ya da bir canlıya zarar verebilirdik. O yüzden ne kadar şükretsek azdır. Çok temiz bir kaza oldu. Gerçi biraz çamurlandık inerken ama olsun o kadar :) Diyorum verilmiş sadakamız, alınmış dualarımız var da ucuz atlattık. Siz bu resimlere bakıp fazla abartılı düşünmeyin :D sabah kaza, ardından aynı şekilde iş güç. Hatta iş yerinden sadece 2 kişiye anlattım olayı. O kadar sıradan bir gün yani . İşten bir arkadaşın morali işle ilgili bir mevzu yüzünden çok bozuktu. Ona diyorum ki "Kızaaam! Ben ölümden döndüm senin üzüldüğün olaya bak! :D" Şakaya da vurduk yani olayı. :)

Neyse bu kadar gırgır şamata yeter. Gelelim ciddi meselelere... Bu hafta hangi mangalar yayınlanacak? Ve de kaçar tane yayınlanacak? Elimizde 2 adet Yamada (saparrow'dan ve eva'nın kontrolüyle), 1 adet Sunako (Arum'u bir güzel fırçaladım, bir daha eksik bölüm veremez, merak etmeyin :P), 1 adet de Heroine Shikkaku'muz var. Aslında Saparrow'cum Hadaşi'yi de yetiştirdi ama bugün kontrolünü yapıp ekleyecektim, olmadı, bugünlük mazur görün, değişik bir gündü. Hem neyinize yetmiyor 4 bölüm! Hayret bişe :P :)

Hadi bakalım afiyetler olsun!

Yamato Nadeshiko Shichi Henge- 94.Bölüm

Yamada-kun to 7-nin no Majo - 77-78.Bölüm

Heroine Shikkaku- 4,5-5.Bölüm



Neobinin Güncesi: Senden Önce Ben...

By : Neobi

2007

Adam banyodan çıktığında kadın uyanıp yastıklara dayanmış, yatağın yanında duran seyahat broşürlerine göz atıyordu. Kadının üzerinde adamın tişörtlerden biri vardı ve uzun saçları bir önceki gece yaşadıklarına dair çok şey anlatacak kadar dağınıktı, önceki geceyi kısa bir an hatırlayarak keyfini çıkaran adam havluyla ıslak saçlarını kuruladı.
Kadın broşürlerden başını kaldırıp dudak büktü. Yaşı böyle bir hareket için oldukça büyük olsa da henüz kısa süredir birlikte oldukları için bu mimikleri sevimli görünüyordu.
“Gerçekten dağlara çıkıp trekking yapmak ya da vadilerde gezinmek zorunda mıyız? Bu birlikte çıktığımız ilk doğru düz­gün tatil ve bir yerden kendimizi atmadığımız ya da polar dağ kıyafetleri giymediğimiz tek bir gezimiz bile olmadı.”
Broşürleri yatağın üstüne atan kadın bronzlaşıp karamel rengine dönmüş kollarını başının üstünde tutarak gerindi. Kısık sesi uykusuz geçen saatlerin kanıtı gibiydi. “Lüks bir spa masajı için Bali’ye gitmeye ne dersin? Kumların üzerinde uzanır saatler boyu kendimizi şımartırız… Uzun ve rahatlatıcı geceler geçiririz.”

“Ben öyle tatillere çıkamam. Bir şeyler yapıyor olmam lazım.”

“Uçaktan kendini atmak gibi mi mesela?”

“Denemeden karar verme bence.”

Kadın suratını astı. “Senin için fark etmediğine göre kararımı çoktan verdim sanırım.”

Adamın hafif nemli gömleği üzerine yapışmıştı. Saçlarını tarayıp cep telefonunu açtı ve küçük ekranda beliren mesajlara göz gezdirdi.

“Peki. Benim gitmem lazım. Kendine kahvaltı hazırla.” Kadını öpmek için yatağın üzerine eğildi. Kadın ılık teninden yayılan parfümle çok seksi kokuyordu. Adam, kadının saçlarından gelen kokuyu içine çekti ve kadın kollarını onun boynuna dolayıp yatağa doğru çekince adamın aklındaki her şey bir an için uçup gitti.

“O halde bu hafta sonu gidiyor muyuz?”

Adam gönülsüzce yataktan kalktı. “Anlaşmada ne olacağına bağlı. Şu anda her şey belirsiz. Belki New York’ta olmam gereke­bilir. Yine de perşembe günü güzel bir akşam yemeği yiyebiliriz. Restoranı sen seç.” Adamın eli kapının arkasında asılı duran motosiklet kıyafetlerine uzandı.
Kadın gözlerini kıstı. “Akşam yemeği mi? Bay BlackBerry de bize katılacak mı?”
“Ne?”
“Bay BlackBerry beni Bayan Fazlalık gibi hissettiriyor.” Kadı­nın yüzü bir kez daha asılmıştı. “Sürekli senin dikkatini çekmeye çalışan üçüncü bir kişi varmış gibi hissediyorum.”
“Sessize alırım.”
Kadın, “Will Traynor!” diye bağırdı. “Tamamen kapatacağın zamanlar da olmalı.”
“Ama dün gece kapattım, değil mi?”
“Ancak ağır tehdit altındayken kapatıyorsun.”
Adam sırıttı. “Şimdi öyle mi oldu?” Deri kıyafetlerini giyince nihayet Lissa’nın üzerinde bıraktığı etkiden de kurtulmuştu.
Motosiklet ceketini omzuna atıp ayrılırken kadına bir öpücük gönderdi.
Cep telefonunda yirmi iki mesaj vardı ve ilki sabah 3.42′de New York’tan gelmişti. Hukuki bir problemle ilgiliydi. Garaja inen asansöre bindikten sonra gece gelen haberlerle neler olup bittiğini anlamaya çalıştı.
“Günaydın Bay Traynor.”
Güvenlik görevlisi kabininden çıktı. Bu, soğuğa karşı koru­naklı bir kabin olsa da aslında aşağıda korunulacak bir hava da yoktu. Will bazen güvenlik görevlisinin kapalı devre televizyon sistemine ve hiç kirlenmeyen 60.000 sterlinlik arabaların parlak tamponlarına bakarak saatler boyunca ne yaptığını merak ediyordu. Deri ceketini giydi ve, “Dışarısı nasıl Mick?” diye sordu. “Fena. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.”
Will duraksadı, “öyle mi? Motor havası değil yani?”
Mick başını salladı. “Hayır efendim. Şişme botunuz yoksa binmeyin derim. Ya da ölmek istemiyorsanız.”
Will motoruna bakıp kıyafetlerini çıkardı. Lissa aksini düşünse de gereksiz riskler alan bir adam değildi. Motorun ön tarafındaki gözü açıp giysileri oraya koydu ve kilitledikten sonra anahtar­ları Mick’e attı. Mick anahtarları tek eliyle kolayca yakalamıştı. “Kapının altından atarsın olur mu?”
“Sorun değil. Size bir taksi çağırmamı ister misiniz?” “Hayır, ikimizin de ıslanmasına gerek yok.”
Mick otomatik kapıyı açan düğmeye bastı ve Will eliyle te­şekkür ederek dışarı çıktı. Sabahın ilk saatlerinde hava karanlık ve gök gürültülüydü. Saat henüz yedi buçuk bile değildi, fakat Londra’nın merkezinde trafik şimdiden yoğunlaşmıştı ve yavaş ilerliyordu. Will montunun yakalarını yukarı kaldırıp kavşağa doğru yürümeye başladı. En kolay taksi bulacağı yer burasıydı. Yollar göle dönmüştü ve kaldırımdan parlak, gri bir ışık sokağa yansıyordu.
Kaldırım kenarındaki takım elbiseli diğer insanları gören Will içinden lanet okudu. Ne zamandan beri Londra bu kadar erken kalkmaya başlamıştı? Tabii herkesin aklında aynı soru vardı.
Will hangi noktada dursam daha iyi olur diye düşünürken telefonu çaldı. Arayan Rupert’dı.
“Geliyorum. Taksi bulmaya çalışıyorum.” Yolun karşı tarafında, turuncu ışıklı bir taksi gözüne çarptı ve taksiyi kendisinden başka kimsenin görmediğini umarak ona doğru ilerledi. Bir otobüs gürültüyle yanından geçti ve ardından frenleri tiz bir ses çıkartan kamyon yüzünden Rupert’ın sözleri duyulmaz oldu. Will trafi­ğin gürültüsü içinde, “Seni duyamıyorum Rupe,” diye bağırdı. “Bir daha söyler misin?” Kısa bir süre orada mahsur kaldıktan sonra önünden akıp giden trafiğin içinde yanan turuncu ışığı görüp boş elini kaldırdı ve sağanak yağmurda sürücünün onu görmesini umdu.
“New York’tan Jeff’i araman lazım. Hâlâ uyumamış, senin aramanı bekliyor. Dün gece sana ulaşamadık.”
“Sorun nedir?”
“Hukuki bir pürüz. Bir paragrafta uygulamadıkları iki madde… imza… kâğıtlar…” Yağmurda lastikleri kayan bir arabanın sesi karşı tarafın konuşmalarını bastırıyordu.
“Anlayamadım.”
Taksi de onu görmüştü. Yavaşlayıp yolun karşı tarafına küçük bir su birikintisi sıçratarak durdu. Arabayı fark edip öne atılan başka bir adam ise Will’in ondan önce davranıp taksiyi yakala­yacağını anladığında hayal kırıklığıyla yavaşladı. Will sinsi bir zafer duygusuna kapılmıştı…

Nurdish Shippuuden: Hüzünlü Kudüs

By : Nurdish
Merhabalar Gençlik!

Aslında bu geziyi yazmayı düşünmüyordum ama oraya gidip gördükten sonra gördüklerimi, öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak boynumun borcudur. En azından bu kadarını yapabilirim diye düşündüm.  Bu gezi nereden mi çıktı? Şey… Şirket sağ olsun Ramazan’da bir çekiliş yaptı şirket çalışanlarına, ödüllerden biri de seyahatti. Sabiş'imle birlikte biz de nasiplendik bu ödülden. ;)

Bu gezi esnasında bütün duyguları bir arada yaşadık. Nefret, hüzün, mutluluk, sevgi bir aradaydı. (P)israil’i düşündükçe lanet okuduk, rehber bize yaptıklarını okudukça üzüldük, lanet okuduk. Neredeyse her adımda “Allah onlara fırsat vermesin.” dedik. O kadar içimiz yandı diyebilirim.
Kudüs’ün üç büyük din (Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam) için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. İslam’ın ilk kıblesi Kudüs şehrindeki Mescid-i Aksa’dır. Ama oraya gidip yaşananları rehberimizden dinleyince gerçekten ehemmiyetini daha iyi anladım. Öncelikle Kudüs tarihine bir göz atmanızı tavsiye ederim:   http://tr.wikipedia.org/wiki/Kud%C3%BCs

Harita üzerinde göreceğiniz üzere Filistin bitmiş, neredeyse tamamıyla Pisrail tarafından işgal edilmiş. Öyle bir şey ki, Kudüs’e gidecekseniz İsrail vizesi olmadan, yani İsrail’in izni olmadan oraya gidemezsiniz. Bu illegal ülke aslında bit kadar bir şey, aşırı bir nüfusu yok, ama para çok. Çok iyi yaptıkları şey ise korkutmak. İnsanları korkutmayı çok seviyorlar.  Biz ülkeye giriş yaparken bize baba ve dede adımızı sordular. (Gerçi bana Lübnan’da ne işin vardı diye sordu ama gerisine dede adı sorulmuş.) Burada aslında vermek istedikleri mesaj şu: “Bakın, biz sizin dedenizin adını bile biliyoruz, ayağınızı denk alın!”  Nitekim vizeyle ilgili bir yanlışlıktan sebep birkaç arkadaşı tuttular ama sonra bıraktılar tabi. Hava alanından çıktık, Filistin’in El Halil (Hebron) şehrine gittik. Buradaki Halilürrahman Camiinde Hz.İbrahim,Hz.İshak, Hz.Yakup ve Hz.Yusuf peygamber ile peygamber eşlerinin kabri bulunmakta. Ne yazıktır ki bu Filistin bölgesine Filistin plakalı araçlar giremiyor. Çünkü Pisrail izin vermiyor.

 Camideyken bir grup Yahudi camiye girdi ziyaretlerini yaptı ve çıktı. Bu bölge onlar için de çok kutsal. Sonuçta 2 peygamber dışında aynı peygamberlere inanıyoruz. Bu plaka muhabbetinde de amaçları esasen orada yaşayan Filistinlileri bıktırıp, bölgeyi boşaltmalarını sağlamak. 
Pisrail’in izni olmadan insanlar kendi topraklarına hiçbir şey yapamıyorlar. Bizimle birlikte olan yerel rehberimiz birkaç olay anlattı. Gerçekten çok duygulandık. Rehberimiz orta yaşlı bir bey, kendisi İTÜ mezunu. Türkçesi fena değil. Söylediğine göre yurt dışında çalıştığı yerde aylık 10.000$ maaşı varmış. Ama ailesi Filistin’de yaşıyormuş. Diyor ki: “Bir gün ailemi ziyarete geldim, İsrail hükumeti beni ülkeye sokmak istemedi. Çünkü onlar eğitim seviyesi yüksek Filistinlilerin gelmesini istemiyorlar. Ben bir şekilde girmeyi başardım ve bir daha ülkeden ayrılmadım. Patronum hala bana aileni al gel der ama ben gitmiyorum. Çünkü bizim inancımıza göre Filistin’i terk edersen Cehenneme gidersin. Benim zeytinliklerim var ama İsrail o araziye ev yapmama müsaade etmiyor. Ben de bir şey yapamıyorum, öylece duruyor.”  Evet, bunun gibi birkaç örnek daha anlatıldı bize. Mesela yolda kısım kısım kesilmiş ağaçlar gördük. Meğersem Pisrail devleti güvenlik sorununu bahane ederek o ağaçları kestirme emri çıkarıyormuş. Ayrıca insanlar istedikleri ekini topraklarına ekemiyor. Mesela pamuk yetişmeyen bir toprağa İsrail diyor ki sen pamuk ekeceksin. Ekmezsen de sana ceza yazıyor. Hasat yapamayacağını bile bile ekmek zorundasın onu. Başka kaçarın yok. Bunlar hep caydırıcı eylemler. Pisrail bunları Müslümanlar caysın da kendi topraklarından çıksın, o bölgeler temiz temiz Yahudilere kalsın diye yapıyorlar. Allah fırsat vermesin…  

Yahudiler için yaşam tarzı olarak Müslümanlardan daha Müslüman yaşıyorlar diyebiliriz. Bayanlar diz hizası ya da daha uzun etekler giyiyor, başlarda ya bir çember ya da peruk var. Kesinlikle çok titizler ve yaşam kaliteleri çok yüksek. İsrail devletinde kendini dine adamış olanlar dışında kadın erkek herkes askere gider ve askere gidenler 55 yaşına gelene kadar yılda 1 ay askerlik yapmak zorundadır. (Dünya çapına vurunca) çok fazla olmayan nüfuslarını olası bir savaş için hazırlamak esas amaç. Zaten bir savaş çıksa kadın erkek herkes savaşacağı için kimse de kalmaz geride. Gezi esnasında birçok tipik Yahudi’yle karşılaştık. Sonuçta sokaklar onların. Çoluk çocuk, tüm erkeklerde iki yandan bukleli saçlar ve üzerine kipalar, şapkalar takılmış. Hani öcü gibi gelen bir tipleme var ya, işte onu orada daha bir hissettik.
Onlar dinlerini yaşıyorlar, aslında çok saygı duyulmaya layık bir yaşam tarzları amaaaa... Onlar başkalarına saygı duymazken, biz neden onlara saygı duyalım ki? Filistinlilere resmen birer haşere gözüyle bakıyorlar. Rehberimizin anlattığını sizlerle paylaşayım. Adamın biri, doğum yapmak üzere olan karısını hastaneye yetiştirmek için yola çıkmış. İsrail polisi onu durdurmuş. Sırf kıllık olsun diye oyalanmış, yol vermemiş onlara. Bu durum üzerine adam sinirlenince çat diye polis adamı vurmuş. Ardından doğum yapmak üzere olan kadın kocasının gözü önünde vurulması üzerine o da hareketlenince polis onu da öldürmüş. Ama bebek hayatta kalmış. Şimdi o çocuktan ne beklersin? Nefretle, kinle büyümez mi bu çocuk?
İsrail oğulları kendilerini gerçekten üstün görüyorlar. Onlara göre kendileri seçilmiş ırk. Bu yüzden farklı ırktan ve dinden olanları öldürmek onlar için günah değil. Bu seçilmişlik olayına da bir değineyim. Yanlışlarım olursa lütfen düzeltin arkadaşlar. Onların inancına göre dünya 6 günde yaratılmış ve 7.günü tanrı yorulduğu için dinlenmeye ayırmış. O yüzden Cuma akşamdan cumartesi akşama kadar hiçbir iş yapmazlar, araba falan çalıştırmazlar. Yakup peygamber çok akıllı biriymiş. Tanrının 7.gün dinlendiğini bildiğinden o gün tanrıya kafa tutmuş, güreşelim demiş. Tanrı kabul etmemiş. Tanrıyı kışkırtmış ve tanrı güreşmeyi kabul etmiş. Ama Yakup peygamber, tanrıdan güreşte yenerse istediği 2 şeyi gerçekleştirmesini istemiş. Velhasıl kelam, güreşmişler tanrı yenilmiş. Bunun sonucunda İsrailoğulları seçilmiş ırk olmuş ve vaat edilen topraklar (Kudüs bölgesi) onlara ait olmuş. İşte bu yüzden oraları kendilerine hak görüyorlar ve buna ulaşmak için her bir pisliği yapıyorlar. Mesela yakaladıkları Filistinli birinin üzerinde eğer uyuşturucu buluyorlarsa o şahsı serbest bırakıyorlar ki gitsin kendi bölgesini karıştırsın. Ama bir Yahudi üzerinde bulurlarsa cezaları çok ağır. Filistin’i içten içe çökertmek için uğraşıyorlar. Tekrardan, Allah fırsat vermesin…
Pisrail, Filistin bölgesine uzun bir duvar örmüş. Filistinlilerin izinsiz ve kontrolsüz kendi bölgelerine girmelerini engellemek için bu duvarı örmüş. Bildiğin uzun bir duvar, Çin Seddi gibi bir şey.



İsrail topraklarından görünen şu süslü duvar, Filistin topraklarından görünen ise şu resimli duvarlar. Çok anlamlı, çok güzel resimler çizmişler Filistinliler. “Now that I have seen, I am responsible.” Artık bu vaziyeti gördüğüme göre bunları anlatmaktan sorumluyum mantığıyla bu yazıyı yazıyorum.
Pisrail, kendi topraklarına katmak istediği bölgelere önce kendi adamlarından bir kaçını yerleştiriyor, çadırda oturtuyor. Birkaç yılın sonunda devlet o insanlara o toprakları veriyor. Hani bizde önceden vardı ya, kim boş araziyi çevirirse onun olur, ha işte o mantık. Daha sonra orda bir grup Yahudi toplanınca devlet bir karar çıkartıyor ve o bölgeyi Yahudi toprakları yapıyor. Yavaş yavaş alıyorlar işte. Aldıkları bölgelerdeki mezarlıkları da yavaş yavaş yok ediyorlar. Önce bilgilerin yazıldığı kısımları yok ediyorlar, mezarlık kimliksiz kalıyor, ardından mezarı komple yok ediyorlar. Resimdeki de o olay.


Kudüs’te de aynısını yapıyorlar. Kudüs surlarının üzerinde birçok Osmanlıdan kalan yazıtlar vardı. Restorasyon bahanesiyle o yazıtları kazıtıyorlar hatta tapınak resmi falan işliyorlar. Yani izleri yavaş yavaş siliyorlar.
Kudüs onlar için gerçekten çok önemli ama Müslüman bölgesi olduğundan, Mescid-i Aksa’ya giremiyorlar, dolayısıyla hacı da olamıyorlar. Çünkü hacı olabilmeleri için o bölge içerisinde kurban kesmeleri, ibadetlerini yerine getirmeleri gerekiyor. Halbuki, onlar başka dinlere saygılı olsaydılar, muhtemelen Aksa’nın içerisinde kendilerine de bir yer bulabilirlerdi. Yazık gerçekten. Ancak gidip ağlasınlar dursunlar ağlama duvarında (tövbe tövbe…). Mescid-i Aksa’yı da almak için pis bir planları var elbette.


Mescit duvarına bir merdiven inşa ettiler. Resimde surun dışında sol tarafta. “Biz bu merdivenden bizim hakkımız olan yere gireceğiz.” diyorlar. Ayrıca yavaş yavaş mescidin altını kazıyorlar. Gerçi o kazının başka bir sebebi olduğunu söyleyenlerde var. Hz.Süleyman’ın emrinde cinler olduğunu biliyoruz. Söylenene göre Hz.Sülayman’da cinlerle ilgili bir kitap varmış ve bu kitap rivayetlere göre Aksa’nın altında gömülüymüş. Bu kitabı bulurlarsa dünyayı ele geçireceklermiş. Öyle bir kitap varsa da Allah onlara nasip etmesin.
Resimdeki bu mezarlıktan da bahsedeyim. Kutu kutu olanlar Yahudi mezarlıklarıdır. Onlara göre sırat köprüsü oradan Aksa bölgesine geçecek ve Cennete gidenler buradan geçecektir. O yüzden o bölgeye yakın gömülmek istiyorlar. Resmen milyon dolarlık mezarlıklar bunlar. Surların dibinde de hem Müslüman, hem de Hristiyan mezarlıkları var.  

Burada tanıştığımız Filistinli bir grup kız çocuğu oldu. Çok tatlıydılar. Rehberimiz de Filistin için yaptıkları faaliyetlerden bahsetti. Çok duygulandık. Gerçekten çok çaba gösteriyorlar. Şu bir gerçek ki Kudüs Müslümanlar için çok önemli. Sahipsiz bırakmamamız gereken bir yer. Önemli olduğunu bilirdim ama gidip görünce gerçekten dedim 2 Ümre yaptıktan sonra 1 Kudüs’e gelmek lazım. Onlara Müslümanlığın orayı unutmadığını bırakmayacağını göstermek lazım. Orası da çok manevi bir atmosfer.  Çoğu peygamberler o bölgeye gelmiş. Birçok peygamber kabirleri ziyaret ettik. 3 dinin de inandığı peygamberler hep oraya gelmiş. Kudüs’ün içerisinde Hz.İsa’nın çarmıha gerilişini canlandıran Hıristiyanlar mı yoktu, aynı sokakta ağlama duvarına ibadete giden Yahudiler mi yoktu, bir yandan da sokaklarda yankılanan ezan mı yoktu… Çok güzel bir sahneydi, gerçekten. Hıristiyanlar gerçekten çok tatlı insanlar. Özellikle etkilendiğimiz olay ise bizi her gören Filistinli “Turki?” diyordu ama öyle bir diyorlardı ki, her bir yanında sevgi fışkırıyordu. Sanki Türklerden başka dostları yok der gibi bir halleri vardı. Gerçekten onların güvenebileceği pek bir millet yok. Allah yardımcıları olsun.

Bu arada demeden edemeyeceğim, biz oradayken The Doctor da bizimleydi! Gerçi bu sefer başka bir kılıktaydı ama fes başında dolaştı orayı. :D


Ben ırkçı biri asla değilimdir. İnsan benim için insandır. İnsanlık dışı bir hareket edene de asla saygı duymam. Ben bu yazıda asla Yahudilerin hepsine laf etmiyorum. Ben kendini üstün gören, saygısızca, insafsızca diğer insanları ezenlere bu nefretimi, kinimi döküyorum. Yahudileri de genellemiyorum. Türkiye’de yaşayan Yahudilerin bir zararını görmedik. Birlikte çok güzel yaşayabiliyoruz. Tabii onlara asimile olmuş Yahudiler diyorlar. Keşke hepsi öyle olabilse. Ayrıca Osmanlı döneminde tüm dinler kardeş kardeş yaşayabiliyordu.  İşte bunun arayışı içerisindeyim. Herkes aynı şeye inanmak zorunda değil, yeter ki insanlığa inanalım.







-------------------------------------------------------------------------------------------------------

Eveeet! Sıra geldi mangalarımıza!

İtiraf etmeliyim ki, bu hafta güncelimiz oldukça renkli. Gördüğünüze sevineceksiniz gençler!

Öncelikle bizi bir süreliğine terkeden canım arkadaşım Soğuk Nevale'me güle güle git, çabucak da gel diyerekten onun şerefine, Hadaşi'ye editör olarak atadığım Saparrow ile birlikte yeni bölümü sizlere takdim ediyoruz!!! Özlediniz değil mi Hadaşi'yi! Buyrun 19.bölümü afiyetle hüpletin! ;)

İkinci olarak Heroine Shikkaku'dan da 1 bölüm geliyor huzurlarınıza! Ağlamayın arkadaşlar, mutluluktan da olsa ağlamayın siz! Ne kadar bahtiyarsınız değil mi? :D Ficchan'a baskı kuruyorum yeniyi de bir an önce ver diye :D

Üçüncü olarak bu hafta Sunako da geldi! Ama malesef 1 bölüm... Olsun canım, hiç yoktan iyidir değil mi? Acısını çıkarıciiiiiizzzz Aruuuuuummmmm....!!!!! :P

Dördüncüsü de rutin Yamada'ya devam! 2 bölüm huzurunuzda! :) Biri Neo'nun ellerinden, diğeri Tiger ve Eva'nın!

Ellerinize sağlık Cadılar! Sizlere de afiyetler olsun Okurcanlar! ;)


Yamato Nadeshiko Shichi Henge- 93.Bölüm

Yamada-kun to 7-nin no Majo - 75-76.Bölüm

Heroine Shikkaku- 4.Bölüm

Hadashi de Bara wo Fume-19.Bölüm 










soğuk nevalenin (kısa süre için) veda günceli

By : Unknown
merhaba mabushi majo sakinleri
bugün size güncel hediye etmek için değil veda etmek için geldim
bu veda işini yaklaşık 1-2 aydır erteliyorum hiç içimden gelmediği için
ama bundan kaçmanın anlamı yok sonuçta tam anlamıyla burada da varlığımı gösteremiyorum
hadashi de bara wo fume ne olacak dediğinizi duyar gibi oldum
aman zaten çok az güncel veriyordum askıya alıyım nolacak :D :D
dedim önce kendi kendime
sonra iç sesim olaya müdahele etti
onu bırak kendini askıya al diyerek

zaten neobi ve nurdish cadısından da baskı geldi
vedanı et kaybol demedikleri kaldı hıh
hayır bir de azıcık duygusal ol diyorlar sanki olabilirmişim gibi :D :D

hadashi ben yokken nurdish ve nurdishin atayacağı editör tarafından devam ettirilecek
nurdish bana baskı kuramıyordu ama yeni editöre baskı kurup çabuk çabuk bölümleri yayınlayacaktır
bu duruma sevindiğiniz gözümden kaçmadı

ama yine de arada beni özlediğinizi belirtirseniz sevinirim yeni editörü kırmadan hihihihi
ne biliyim nevaleyi gözlerimiz arıyor falan deyin olmaz mı :D :D

gitmeden taşa tutulmamak adına  sebeplerimden de biraz bahsetmek istiyorum
bir koltuğuma birden fazla karpuz sığdırmaya çalıştım hep
olmadı
bir adım bile ilerleyemedim bir türlü
ben de karpuzların hepsini bir kenara bıraktım
derin bir nefes aldım
sırayla teker teker ve ya ikişer ikişer tamam tamam üçer üçer taşımaya karar verdim
şu an taşıdığım 3 karpuzu finale ulaştırdığımda mangalarıma tekrar dönmek niyetindeyim
ben yokken her zaman olduğu gibi mangalar cadılara, cadılar size, siz de cadılara emanetsiniz
görüşmek üzere...süpürgeme atlıyorum....


not. bana ulaşmak isterseniz twitterdan her zaman ulaşabilirsiniz...

Neobinin Güncesi: Bu Gençlik Başka Gençlik

By : Neobi
Oii minnasan. Yine bir pazar ve yine klasikleşmiş güncel zamanına hoş geldiniz. Siz günceli beklerken ben deniz aceba bu hafta nasıl bir başlık atsam derdindeydim. Lakin bulamadım uygun bir şeyler XD Sallamasyon gideceğiz artıkın kkkk
Malumunuz geçenlerde benim öğrencileri sınav yaptım. Dedim ki kendi kendime " neobik iyi bir hoca ol ve çocukları zorlama " Bu düşünce ışığında kendimce gayet kolay sorular hazırladım. Hatta 5-6 soru bilmem ne kasmanın manası yok, 2 soru sorayım temiz olsun dedim. Her şey çok güzeldi yani =) Hazırladım sorularımı girdim sınıfa. Daha kağıtları dağıtmadan kısa bir konuşma çektim benim sefgili öğrencilerime.
Bakın dedim çocuklar. Ben size kopya çekmeyin desem de yine de çekecek olanlarınız var. Böyle bir kandırmacaya sizi düşürmemek için kopyayı serbest bırakıyorum dedim. Sınıfın bir kısmı " ollleeyy beee. İşte bizim hocamız " diye sevine dursun, çalışkan olan kesim buna baya bir burun kıvırdı ama neyse. Her şey öğrenciler için :D 
Ehh dedim 2 sorunuz var, kitap, defter açmak da serbest daha ne olsun? Değil mi aa dostlar daha ne olsun :D Lakin bir şartım var. İsmini sayacağım 5 öğrenci en öne gelsin. ( bu 5 öğrenci tarihte sınıfın en iyisi bu arada ) Kopya çekmek serbest ya hiç itiraz etmedi benimkiler. Gelsin hocam yeter ki siz isteyin bilmem ne. Gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonra dağıttım kağıtları. Herkes kağıtlarını aldıktan sonra tamam dedim çocuklar çevirin kağıtlarınızı ve başlayın. Kağıtlar çevrildi ve bir kaç saniyelik sessizlik. Ardından neredeyse  herkeste şu aynı ifade:

Hep bir ağızdan: Ho... Hoccamm bu neee ?
Ben: Kağıt çocuklar
Hep bir ağızdan: Hayır kağıdın içerisinde ki ?
Ben: Soru çocuklar
Hep bir ağızdan: A... Ama hocam bunlar 
Ben: Sınav süreniz bir ders boyu zamanınızın ilk 5 dakikası gitti bile
Hep bir ağızdan: Tıp 

Şimdi sizler doğal olarak soruları merak ettiniz değil mi? ( belki de etmediniz neticede bize ne diyebilirsiniz XD) Yazayım size de herkesi şoka sokan soruları :D

Soru 1: Arap ve Türk boyları farklı coğrafyalarda yaşamış olmasına karşın benzer (birbirine paralel) yaşam biçimlerine sahiptir. Hem benzerliğin ortaya çıkışı hem de yaşamlarındaki ortaklıkları değerlendiriniz.

Soru 2: Akın-gazve-İslamiyet-cihat-biat
Yukarıdaki kavramları birbirleriyle ilişkilendirerek, Tarihsel ve sosyolojik bir bağlamda bu kavramlarla ilgili tarihi gerçekliğe dayanan bir metin yazınız.

Öyle yada böyle bir şekilde ( gayet hızlı bir biçimde ) sınavı bitirmeyi başardılar hehe Ama sınav esnası baya bir karmaşa hakimdi. Açılan kitaplar, havada uçuşan defterler, öndeki 5 öğrenciye ulaşmaya çalışan açık gözler... Yukarıda ki yazıdan da anlaşılacağı üzere neredeyse sınıfın çok çok büyük bir kısmı nakavt oldu. Ehh benim için de o sınav kağıtlarını okumak pek kolay ve eğlenceli oldu. Aslında bu yazının amacı sınav kısmından ziyade verilen ibretlik cevaplardaydı. Fakat son kısmı anlatabilmek için biraz baş kısımdan alıntı yapmak zorunda kaldım. Ehh gelelim benim zeki öğrencilerimin beni bile hayrete sokan cevaplarına =)

A öğrencisi: Hocam sizi ayakta alkışlıyorum cidden. Yani öyle böyle değil. Bu sınava haftalarca çalışsam da geçemeyecekmişim. İyi ki oturup maç izlemişim. Kocaman bir 0 bana. Evet hakediyorum.

B Öğrencisi: Hocam yaptığınız çok ayıp. Hani kopya çekmek serbestti? Neden o 5 öğrenciyi bizden kopardınız?

C Öğrencisi: Hocam aslında ben zeki bir öğrenciyim. Matematik, fen, yabancı dil ve tarih derslerini saymazsanız.

D Öğrencisi: Bu sınavda hiç kopya çekmedim. Gerçekten ve gerçekten çekmedim. Çünkü siz öğretmenimi hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum ve onurumla kalıyorum.

E Öğrencisi: Neden illa bir ırkla ortak özelliklerimiz olmak zorunda? Sorarım size hocam neden hep birilerine benziyoruz? Ahh çok canımı sıkıyor bu durum ve bu sebeple cevaplamıyorum.

F Öğrencisi: Araplara benzemek mi? Biz neden onlara benzeyelim ki. Onlar bize benzesin...

G Öğrencisi: Hocam araplara benzeseydik doğuştan arapça bilmemiz gerekmez miydi?

Ğ Öğrencisi: Hocam allama kabul etmiyorum. Evrim teorisini kabul ederim ama araplarla olan ilişiğimizi cıksss 

H Öğrencisi: Hocam diğer sınavda da böyle sorular hazırlarsanız kanımca sizin tayininiz çıkana kadar birlikte oluruz.

I Öğrencisi: Gerçekten kopya çekmenin neden serbest olduğunu şu dakika anlamış bulunuyorum.

J Öğrencisi: Hocam espri anlayışınıza hayran kaldım.

K Öğrencisi: Şuan tam cihat içerisindeyiz. O sebeplee.... Olmuyor devam edemiyorum. Notum açıklanınca annem beni kesecek.

L Öğrencisi: Hocam bence ölmüş insanların arkasından konuşmak gıybettir. Bence bunu yapmamalıyız.

Ciddi ciddi böyle öğrencilerim var. Bir çoğunun tarihi bilgisi zayıf olsa da espri yetenekleri baya ileri düzeyde ㅋㅋFakat bu özellikleri geçmelerine yaramayacak orası ayrı.  Ehh bu kadar çene yeter bana. Şimdi gelelim bir iki önemmli noktaya.

1) Cidden şu maid maid diye baskı yapan arkadaşlar hiç komik değilsiniz. Ve ben sizden çok sıkıldım. Maid orjinalde tamamlanmış olabilir ama bizim yayın periodumuz belli ve sırf birileri çok istiyor diye diğer projeleri sallayıp maide yüklenmeyeceğiz. Yani işin özü bunu böyle bilip bi köşeye çekilirseniz çok mutlu olacağız. Yoksa ciddi ciddi maid konusunda düşünmeye başlatacaksınız beni...



2) Sevgili henna ve çıtır kardeşinin net kotaları bitmiş bulunmakta. 10 Aralıkta yenileceği için o zamana kadar honey ve kira kunu göremeyeceksiniz.

3) Bundan sonra bir müddet 2 haftada bir güncel vereceğim. Neden peki? Çünkü cidden her hafta bu koşuşturmaya yetemiyorum. Okuldu şuydu buydu derken... 2 haftada bir yayın olması projelerde bir değişiklik yapmayacak yalnız. 2 şer 2 şer ekleyeceğim yani panik yok ;)

Güncel Listesi


Black Bird 19
Bokura Ga İta 23
Bokura Ga İta 24
Kaichou Wa maid sama 54
Kaichou Wa maid sama 55
L-DK 26
L-DK 27
Love In The Mask 49
Love In The Mask 50
Love In The Mask 51
Love In The Mask 52
Love Stage 8
Nana 2
Orange Marmalade 33
Orange Marmalade 34
Orange Marmalade 35
Pupa 6
Sekai ichi hatsukoi 20
Shingami 9
Skip Beat 159
Skip Beat 160
Taiyou no ie 8,5
Taiyou no ie 9
Yankee kun to megane chan 67
Yankee kun to megane chan 68
Youko x Boku SS 2 
Yayınlanmıştır. 
Mabushi Majo Ailesi Keyifli Okumalar Diler.






- Copyright © Mabushi Majo - - Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -